Yedim Yarısını O Yazının!!!


Her şeyden önce şu yazıya istinaden; bu bi' günah çıkarma ya da Trabzon'un son haftalardaki çıkışından nema kapma hamlesi değildir. Olsa olsa ülke dinamiklerini fazla hafife almış olmanın ve vizyon, misyon gibi kavramların bizim topraklarda ne kadar eğreti durduğunun kanıtıdır. Şenol hoca ağadır, paşadır ya da "bak iki günde nasıl toparladı takımı", "şehri nasıl da sarıp sarmaladı" gibi beylik cümleler dillendirmeyeceğim. Zaten son iki haftadır yeteri kadar okuyup dinledik bu tarz pay kapma çabalarını.
Ben, bundan yıllar öncesinden, ayazının dibimi düşürdüğü soğuk bi' Ankara gününün on-onbeş dakikalık bi' yaşanmışlığından bahsedeceğim. 97'nin bi' şubat ayıydı sanırım. Devre arası da olabilir çok net hatırlamıyorum. Selanik caddesinden yukarı koşar adım bi' yerlere yetişmeye çalışırken, yakası kürklü montunun ceplerine ellerini sıkıca yerleştirmiş Şenol hocayı ve sanırım o zaman Antalya'yı beraber çalıştırdıkları yardımcısını gördüm. Farkettiğim an aramızda yalnızca bi' adım kadar mesafe vardı. Niye yaptım, nasıl oldu bilmiyorum ama o an uzanıp koluna elinin birini ceplerden kurtarıp öpmüş bulundum. Huyum değil aslında ama sanırım o zamanlar futbol denen sahneyi arşınlayan herkese Michel Jackson muamelesi yapmaya müsait bi' yaştaydım, Şenol hocayı da burnumun dibinde bulunca epey heyecanlanmıştım. Durup yolun ortasında rahat bi' on-onbeş dakika sohbet ettik. Şimdi düşünüyorum da, onun yerinde ben olsam, o ayazın ortasında bacak kadar bi' çocukla o kadar süre ne konuşurdum bilmiyorum. Ayrılırken başımı okşayarak Antalya'ya yolum düşerse mutlaka antremana uğramamı tembih etti ve gitti. Ondan sonraki yıllarda Şenol Güneş'i daha bi' dikkatli takip ettim, sanki mahalleden bi' arkadaşımmış gibi iyi bi' şeyler yaptığında ben de sevindim, beceremediği şeylere ağız dolusu küfürler ettim. Misal dünya kupasından sonra orta sınıf bi' avrupa takımına gideceğinden emindim, o yüzden çok sonraki o Kore işini duyunca epey bi' sinirlendim. Dönüşünde de tekrar başa döner gibi Trabzon'a gidişini pek içime sindiremedim.
Ve tamam, ben de biliyorum Şenol Güneş hiç bi' zaman Mourinho olmadı ve bundan sonra da hiç olmayacak ve evet Şenol hoca dahi bi' teknik direktör de değil. Ama Şenol hocayı Adana adliyesinde kanlı bıçaklı bi' kavganın ortasına koy, eminimki iki tarafı da sakinleştirip ayıracak niteliktedir. İşte o yüzden Trabzon'un şu anki süt liman gidişini ondan başka kimse sağlayamazdı ve iyi ki de geldi de el attı. Ve şu şerhi de hala baki tutuyorum, keşke başka bi' yerlerde, daha rahat çalışacağı bi' ortamda olsaydı.
Son olarak, bu sene değil belki ama seneye Trabzon'un olası bi' şampiyonluğunda çıkıp sokağa deli gibi sevinmezsem adam değilim diyorum. Trabzon şehrinin anlamlandıramadığım o toplumsal tepkilerine, o durmamacasına şehrin üstünde dolanan garip sahiplenme güdüsüne ve - şehrin hakkını yemeyelim çünkü son yıllarda ülke geneline yayıldı ama - tahammülsüzlük hallerine rağmen hala Trabzonu seviyorsam, bu sadece Şenol Güneş gibi adamların hala varolabildiklerindendir.
Ve bu ülkede çocuklar illaha futbol içinden bi' figürü rol model olarak kabul edeceklerse kendilerine, çok şükür Şenol hoca var hala bizim bu çıldırmış futbol kültürümüzün içinde...
Art kaldı ki, değil o yazıyı ben şu önümdeki tahta masayı da yemeye razıyım, yeter ki Şenol hoca yedirsin.

Yorumlar

  1. Galatasaraylı Muhammet beyin kanaması değil, trafik kazası geçirmişti

    Hamdi en son kadın milli takımlarından sorumluydu. Saç ektirmedi.

    Şenol Güneş yolda değil senle, bir akrabasıyla bile karşılaşsa, ayak üstü 15 dakika konuşur mu bilmem.

    Eğer ''Şenol Güneş aşısı tutmazsa... ''dan kastın Trabzonspor'un şampiyonluğu ise, o aşı tutmayacak bundan emin olabilirsin.

    Ancak eğer kastın , Şenol Hoca'nın Trabzonspor'un minik takımından A takımına kadar tüm takımlarından sorumlu olarak, uzun yıllar boyunca kulübün teknik direktöründen ziyade futbol sorumlusu olarak çalışması, uzun vadeli planlar üretip bunları hayata geçirmeye çalışması, altyapı antrenörleriyle koordineli şekilde işbirliği yapması, yurtiçi ve yurtdışında oyuncu izleme ekibi kurması ve bunun gibi birçok uzun vadede semeresinin alınacağı işleri yapması ise

    şu ana kadar türk futbolunda böyle bir aşı bulunmadı.

    YanıtlaSil
  2. Şenol Güneş hakkında kesin hükümler veremiyorum maalsef, o yüzden ne desem tekinsiz...
    ama o 15 dk'dan sonra- ki o soğuğa göre uzun sayılabilecek bi' süreydi - kafamdaki tipolojisi sabit. Yerinin klübe olmadığına eminim, belki o olgunluğa gelince Şenol Güneş'e de bi' pozisyon buluruz.

    Muhammet'in kaza sonrası beyniyle ilgili bi sıkıntısı olmuştu, yanlış bilmiosam şimdi İstanbul süper amatörde bi' takım çalıştırıyor.

    Hamdi'ye de saç yakışmazdı zaten, sevindim :)))
    ülke futbolunda da neyin aşısı bulundu ki zaten.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder