Dünya Kupasının Ardından...


Dünya kupasına Arjantin ve Brezilya fırtına gibi başlayıp olası bir Güney Amerika finalini işaret ederlerken, aniden şiir gibi işleyen bir Alman takımı ve bu kez savunma da yapabilen bir Hollanda kupanın gidişatını tümüyle değiştirdi. Herkes unutulmaz bir Almanya-Hollanda finalini beklemeye başlamışken dünyanın en iyisi olduğu ve geleceğin futbolunu oynadığı epeydir söylenegelen İspanya, müthiş pas akışıyla herkesin başını döndürerek kupayı kazandı. Adı geçen ilk dört takıma göre epey az konuşulmuş olmaları onların zaten başından beri favori olmalarından ve kupayı izleyenlerin ilginç olanı aramalarından kaynaklandı sanırım. Özellikle Almanya ve Hollanda maçlarında oynadıkları oyunu izledikten sonra 'bu kupa beş kez oynansa dördünü bu takım kazanırdı,' malumuna bakakaldık hepimiz.


Altın ayakkabı eşit sayıda gol atan dört oyuncudan daha fazla gol pası verenin, Alman Müller'in oldu. En iyi oyuncu Diego Forlan, en iyi kaleci Casillas, en yetenekli genç oyuncu da yine Müller seçildi. Resmi seçimler bunlarken, David Villa'yı unutma unutturma diyorum naçizane. Bana göre turnuvanın en iyisiydi.

Kendi 'keşke'lerimin birincisi Arjantin ve Messi elbette. Messi Almanya maçı hariç mükemmel bir futbol oynadı, daha güzel bir sonu, ileride bahsedildiğinde içinde daha çok 'Messi' geçecek bir Dünya Kupası oynamış olmayı hak ediyordu. Bir Afrika takımının elde ettiği en büyük başarıyı Gana'nın elinden Suarez'in eli aldı. Afrika'daki ilk Dünya Kupası'nda Bir Afrika takımı en azından yarı final oynasın diyordum en başından beri, buna çok ama çok yaklaşmışlardı.

Barcelona ve İspanya futbola hükmetmeye devam ediyorlar...


Final:

Hollanda 0-1 İspanya
116' Iniesta

Yorumlar