Hepimiz Masumuz Bi' Onlar Günahkar...


Bir miktar ara vermiştim esasında fakat Diyarbakır-Bursa maçından itibaren su yüzüne çıkan, sonra sonra da utanmaz bi' hal alan aymazlığımıza darlanıp darlanıp oturacağıma iki kelam edip rahatlayayım dedim.
Orda burda, eli klavyeye uzanabilen ve iki kelimeyle bi' cümle kurabilme yetisine sahip olabilen bazı kıyıcılar; "Diyarbakır'ın bu ligde yeri yok" tarzı atılmış fıstık tepkisi veriyorlar ne zamandır. İlk yarıda ki Fenerbahçe maçından itibaren kendi şuursuzluklarına aldırmadan, bi' futbol takımı özelinde kendince farklı kıldığı bi' şehri öteliyorlar. Hemde bunu; ilk yarıdaki olaylı Bursa maçında olanları görmezden gelerek, bu maçın sonunda üç maymunu oynayan federasyonu, iki yanına iki başkan alıp sırıtmak suretiyle olumlayarak, olayın çıkacağını merdiven altında kızların etek altlarını röntleyen 9 yaşında bi' ocuğun bile tahmin ettiği fakat ne hikmetse ilin mülki amirleri ve kolluk kuvvetlerinin alt telden saz çaldığını umursamayarak yapıyorlar. Bi' de en büyük aymazlığı da, bu ülkenin futbol seyircisine olmayan bi' yüce gönüllülük yükleyerek gözüme sokuyorlar.
Lan hadi bu ırkçı hezeyanları anlamaya çalıştık, hadi yandık yakıldık da bu saldırganlığa bi' anlam yükleyebildik. Peki bu balık hafızasının elini öptürecek toplumsal hafızamızda hiç mi yer etmedi İsviçre-Türkiye maçı. Hiç mi hatırlamıyoruz, o efendi bildiğimiz Şifo'nun bile nasıl bi' çıldırmışlıktan pay aldığını, ülke futbolunda ilahlaştırılan mimik üstadlarının nasıl alnında kılıç dövmeli bi' profil çizdiğini. Hadi Bursa'da ötelenen aidiyeti unutacak kadar salağız da, hiç mi görmedik taraftarın sahaya inip hak arayacak kadar hıncının olduğunu...
İBB maçında olanlardan dolayı da hükmen mağlup ilan edilip küme düşürülsün Diyarbakır, düşürülsün de rahat etsin Diyarbakır maçlarında ayyuka çıkan milli hassasiyetleriniz. Steril, tertemiz futbolumuzda bokumuzda boncuk aramaya devam edelim. Onlar da Kuzey Irak Ligine gitsin (Bu kadar bile aşşağılıklaşıyor retorik yer yer) Hepimiz masumuz ya, attığı taş yüzünden onlarca yıl mahkumiyet alan o çocuklara atalım suçu, atalım da rahatlayalım. Girmesinler cam fanusumuzun içine, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğunuz o hiç bitmez günlerde gidip yan komşumuzu boğazlayalım, mahalle bakkalını elektrik direğinde sallandıralım.
Futbolumuzun marka değeriymiş, yok İspanyol televizyonu maç yayınlarımızı vermeyecekmiş, ne marka değeriymiş arkadaş, hadi klişeye anlam kazandırıyori bas bas bağırıyor vahşi kapitalizm diye ama bu koduğumun oyunu da insanla oynanıyor. Ve ister kabul edin ister etmeyin, bu oyunu da en çok hakemin kafasına o kayayı fırlatan adamlar izliyor, çünkü ötelendikçe o tribünde kendini her seferinde baştan varedebiliyor, tıpkı Bursa tribünündeki türdeşi gibi, tıpkı bu hafta başka zannettiğini tribünden atan Galatasaraylı bi' benzeri gibi.
Sırça saraylarda oturup temiz futbol martavalı okumasın şimdi kimse bana, bu oyun böyle bi' oyun, hayatında dibine kadar içerisinde. Manisa'nın taraftarının öncelediği şeylere sahip değilse Diyarbakır şehri bundan bize ne?
Son olarak ülkeye futbol basını için epey bedenbüyük bi' adamdan alıntı yapıp bitirelim;
"...Kimse elinin kirini, 'Sonuçta bu bir oyun, bir eğlence' diyerek futbolun namusuna sahip çıkan hakemlerin ve futbolcuların üzerinden yıkamasın. Bu kafayla olayları önlemek, tribünleri huzur içinde maç izlenen yerler haline getirmek mümkün değil..." İbrahim Altınsay
Bana bunları söyleten yazı da aha şurada.
(Bir de Ankaraspor ve eğer küme düşürülürse Diyarbakırspor lig sonunda yayın gelirlerinden pay alacaklar mı? Bilen varsa ve aydınlatırsa sevinirim.)

Yorumlar