They Shoot Horses, Don't They?

Okuyanınız vardır elbet; hani o kapitalizm denen yaratığın en çaresiz kaldığı anda, garip bi' yarışma eşliğinde insanın etine tırnak geçirdiğini anlatır kitabında Horace Mccoy. Geberene kadar dans etmek zorundadır insanlar. Ayakta kaldıkları sürece varolacaklardır. Ve bu oldukça kıyıcı romanın en okunulası alt metninde de; tribün şiddetinin özetini sunar okuyana, sessiz sedasız izlemenin o Allahsız vuruculuğunu imler... Ayağı kırılan atın üretim sürecinden dışlandığı anda ölümü sistem açısından elbette yiyeceği ve bakımına gidecek para açısından yeğ tutulacaktır, bunu vahşetin kuramcılarından olan vahşi bi' adam, Adam Smith; zincirin dışına çıkıp, getireceği olası faydayı kaybedenin, üretim aracına sahip olan için zarardan başka bi' getirisi olmayacağı şeklinde ( tam olarak alıntılamadım, gerek de yok ) buyurmuş zamanında. Bizim de son bi' haftadır medyatik hafızamıza yansıttığımız fotoğrafın özeti, aslında tamamiyle bundan ibaret. Ve Susan Sontag'ın da dediği gibi; bu fotoğraf sadece bi' görüntü değil, gerçeğin bi' yorumudur. Sırf o yüzden, gerçelik duygusunu medya aracılığıyla sembollere indirgemiş ve kodlarını buna göre oluşturan, sembolik değer yaratan lanet hatırlama biçimimiz, atların da vurulabileceğine inanmakda zorluk çekiyor olabilir. Ama heyhat! bu berbat sesler korosunun sürekli zırvaladığı gibi bu bir endüstriyel oluşum ve bu endüstrinin içerisinde ayağı kırılan atlara yedirilecek samana ayrılan bi' pay yok.
O yüzden Sydney Pollack'ın uyarladığı filmde Jane Fonda'nın yaptığı gibi, farkındalığıyla yaşayamayacağı için Avustralyalı Hagi'nin de kendini vurdurmasını beklemeyin, çünkü o da çok zamandır bu farkındalıkla sürdürmekte yaşamını.

İşin yanisi, bu bağlamda Galatasaray yönetiminin yapacağı olası bi' sözleşme feshi sadece atların da vurulmasıyla ilintili olacaktır.
Çünkü bu izlediğimiz, gazozona oynanan tek kale maçtan epeydir farklılaşmış bi' ucubedir ve her ayağı kırılan atın başına kapitalizmle lehimlenen kurşununu acımadan sıkacaktır.

Ayrıca fırsat bulup okuyunuz: Horace Mccoy, Atları da Vururlar, Scala Yayıncılık, 1998
Kitabın yerini tutmaz ama izlenebilir; Sydney Pollack, They Shoot Horses, Don't They? (1968)

Yorumlar

  1. Kapitalizm bir sistemdir - tipki bir motor gibi - temelinde ozgurluk vardir - bunun da sembolu ozel mulkiyettir - bana dokunmayana ben de dokumamdir temel kural.Ici bostur dogal olarak - gercekleri dinde bulursunuz - dinden kaynaklanan yardimlasma, iyi olma vs. Dinle kapitalizm arasinda bir bag vardir.
    Sosyalizm bazi gercekleri bazilarina zorla kabul ettirir, tecavuz eder ve aslinda buyuk bir yalanin arkasinda saklanan bir somurme cesidir.
    Harry Kewell'a gelince - bence gitmeyecektir, Ancak o'nu sorunlarini goz ardi etmemek lazim: sakatlik problemi olmasi, yasli ve oyun temposunu 90 dakika kaldiramamasi vardir. Ancak diger oyculardada sorunlar vardir, abartmamak lazim.
    Sonunda Galatasaray hepimizi birlestiren degerlerdir: onur, mucadele, vs. Iyi olan kazansin!

    YanıtlaSil
  2. cocosiyankino27 Ocak 2010 18:23

    yazı güzel. fakat yukarıdaki yorum ne? niye silinmiyorki anlayamadım. adam bariz kafası güzel saçmalamış.
    sosyalizm tecavüz edermiş, hadi lan çakal
    manyak mıdır nedir

    YanıtlaSil

Yorum Gönder