İvan Ergiç


Karşılamayı Atxaga yapmıştı, 90 dakika izleme onuruna eriştiğimiz ilk maçından sonra (Bursaspor-Fenerbahçe) bir ekleme de ben yapayım. Adamımız Ergic, maçın belli bölümlerinde (özellikle gole kadar) oyunu kontrolünde tutan, topun Fenerbahçe hakimiyetinde olduğu dakikalarda da çoğunlukla hızlı oyuncuları Sercan’ın ve Volkan’ın koşularıyla fırsat arayan Bursaspor’un hücum organizasyonlarında isabetli ilk toplarıyla oldukça verimliydi. Alex’in kesiciliği yan rolünde ise golü getiren pozisyon dışında hedef adamına Bursaspor kalesini hemen hiç göstermedi.

Bir de maçın sonlarına doğru Fenerbahçe kalesi önündeki bir karambol topuna sol ayağının dışıyla merkezden sola doğru verdiği kavisle kalenin sol üst köşesini hedefleyerek yaptığı bir vuruş vardı ki; gol olsaydı ihya olmuştum kesinlikle. Sahadaki didişme-itişme-bileğe basma-hakeme s.ktir çekme vb. pozisyonları bir köşede durup gülümseyerek izleyen bu güzel adama bir kez daha selam çakalım ve sözü kendisine bırakalım:

Alman erdemleri diye anılan değerlerin bir parçası sayılan maçoluğa dayalı futbol anlayışını nasıl değerlendiriyorsun?

Alman Spor Kanalı’ndaki (DSF) ‘Verkaç’ (Doppelpass) programını pek çok kez izledim. (Program katılımcılarından) Udo Lattek, bu askeri futbol yaklaşımının doğru olduğunu düşünüyordu. Effenberg, Oliver Kahn ve bugünlerde de van Bommel tarafından ete kemiğe büründürülen sonuca odaklı, tek boyutlu oyun biçiminin, futbol ve genel olarak spor hakkındaki bu askeri düşünce tarzının bugün bile geçerliliğini korumasını üzücü buluyorum. Örneğin, Barcelona, futbolun yalnızca üretken olması gerektiğini söyleyenlerin gözünde büyük bir sorun oluşturuyor. Teknik direktörlerin pek çoğu, futbolcularının saldırgan olmasını istiyor. Tüm kariyerim boyunca yalnızca üç kez sarı kart görmüş olduğumu söylediğimde bana gülüyorlar. Ama ben böyleyim ve bu durumu değiştiremem.”

Ropörtajın tamamına şuradan ulaşmak mümkün.

Yorumlar