İÇ EDİLMİŞ TARAFTARLIK


Son bir haftadır/uzun süredir saman altından yürütülen ve aniden ivme kazanan bir peşkeş çekmenin öznesi durumunda ankaragücü. Duvarları yumruklayıp, ağız dolusu küfürler hazırlayıp en sonunda da çaresizce koltuğa gömülüp, sinirden göze iki damla yaş yakıştıran bir ruh haliyle koca bir takımın onurunun satılmasını izliyoruz.
Yıllardır klübün yakasına yapışıp bırakmayan, Ankaragücüne iki kuruşluk hayrı bulunmayan onursal başkan diye imlenen zat, göz göre göre takımı şehri bir tiranlık haline getiren sevimsiz belediye başkanının şişmiş egosuna kurban ediyor. (Ki bilen bilir bu onursal başkanın Gençlerbirliği serüvenini ve ne kadar büyük(!) bir Ankaragüçlü olduğunu) ve herkes ses çıkartmadan bu şahsın klübü babasının malıymış gibi kendinden beter başka bir şahsa verişini yalanarak seyrediyor.
İşin en vahim kısmı ise sen tribününde geçen çocukluğunu hatırlayıp deli divane üzülsen de hiç bi’ bok yapamıyorsun ve bu tepeden tırnağa koyuyor adama. Bundan sonra olabilecek tüm başarılara lanet olsun şeklinde bir cümleyi içinde dillendirip, klübe aktarılacak belediye kaynaklarının cazibesine kapılan ya da bilemediğin illegal ilişkilerde alınan sözlerin, herhangi bir lanet maddi çıkarın hevesine “Gökçek başkan” şeklinde kıçını yırtanların alabildiğine sınırsız ahmaklıklarına kızıp, taraftarlıktan da, gönüldaşlıktan da soğuyorsun.

Kırılıyor işte içte bir şeyler hem de elden gelen hiçbir bok yokken… susup kendinden de soğuyorsun…

Lan! Bari Ankaragücünü dernek statüsünden çıkarın, Melih Gökçek tamamen sahibi olsun, adını da ŞİŞMİŞEGOSPOR yapsın, oğluna da süper başkan diye bir sıfat yakıştırsın bizde gidip Solfasolspor maçlarını izleyip, bir zamanlar bi’ Ankaragücü vardı n’oldu ona diye hislenip rakının dibine vuralım.

Yorumlar

Yorum Gönder