Rijkaard'ın Galatasaray'ı






Transfer sezonunun başında Galatasaray’dan beklentim netti: 'Bir önceki sezonun başındaki kadro kalitesine ulaşılsın; yeterli…' Baştan sona hayal kırıklığından ibaret bir sezona rağmen kadronun sezon başındaki kalitesine ulaşmasının fazlasıyla yeterli olacağını düşünüyordum; hala da bu fikrim sabit. Peki başarılabildi mi? Teknik Direktör seçimini ve Rijkaard isminin Florya'ya getirebileceği havayı bir tarafa koyarsak, bana göre hayır. Aslında taktiksel anlamda Skibbe'nin 4-2-3-1'iyle Rijkaard'ın 4-3-3'ü hemen hemen aynı şey olduğu için ideal kadroları kağıt üzerinde kıyaslamak oldukça kolay. Rakamlara takılmanın lüzumu yok; orta üçlünün bir oyuncusu Rijkaard'ın sisteminde de ofansif orta saha olacaktır, yeni bir '10 numara' transferi yapılmazsa –ki Rijkaard bunun zaruri olmadığını söyledi- Arda'nın yeni formasının geleneksel anlamına en uygun mevkide, yani Baros'un arkasında oynaması muhtemel. Transfer yapılmadığı takdirde Rijkaard’ın Kewell – Arda ikilisini aynı anda oynatmaktan vazgeçebileceğini sanmıyorum.

Gelelim iki hocanın ellerindeki Galatasaray’a... Geçen sezonun başında Skibbe'nin ideal kadrosu (başta Linderoth olmak üzere yaşanan rekor sayıda sakatlığı engellenemeyen ve her sene yaşanabilecek talihsizlikler olarak kabul edip göz ardı edersek) şöyleydi:


De Sanctis

Sabri-----Meira-----Servet-----Hakan

Mehmet-----Linderoth(Ayhan)

Arda-----Lincoln-----Kewell

Baros


Ve Rijkaard'ın Galatasaray'ı:


Leo Franco

Sabri-----Gökhan-----Servet-----Hakan

Mehmet-----Linderoth(Ayhan)

Keita-----Arda-----Kewell

Baros


Kıyaslama yapmak çok basit: Bir tarafta yedek kulübesi tecrübesi as takım tecrübesinden çok daha fazla olmasına rağmen her zaman İtalyan milli takımında (kulübede de olsa) yerini korumuş, şans verildiğinde her zaman güven vermiş ve Türkiye’deki bir senesinde de Kadıköy’deki Fenerbahçe maçı dışında tek bir kötü maç oynamamış De Sanctis, diğer taraftaysa Galatasaray'la ilk 'sıcak temas'ı 1-4'lük Mallorca maçıyla olmuş ve yediği komik denebilecek aşırtma golleriyle akılda kalmış, geçen senenin istatistiklerine bakarsak İspanya’nın en çok gol yiyen dördüncü kalecisi ünvanıyla Galatasaray’ın yolunu tutmuş Leo Franco. En hafifinden tam bir soru işareti…





Savunmanın göbeğinden Popescu'dan beri görmediğimiz 'oyun kurabilen' bir savunma oyuncusu ayağının altından iki top kaçırdı diye gönderilmiş, yerine Servet dışında üst düzey stoperi olmayan Türk Milli Takımında tam da bu sebepten sürekli oynayan Gökhan Zan gelmiş. Gökhan Zan Emre Güngör’den daha iyi bir savunma oyuncusu mu? Bence hayır. Peki Emre Aşık’tan? Belki.


Galatasaray'ın bu sene yaptığı tek doğru transfer bence Keita. (Hiç sanmıyorum ama Gökhan Zan iyi bir yedek olarak düşünülerek transfer edildiyse eğer ve Servet'in yanına yabancı bir savunma oyuncusu daha alınacaksa, bedelsiz alındığı için buna da iyi bir transfer diyebilirim) keita’nın melekeleri bir yana, Arda-Kewell ikilisinden sağda oynayanın en fazla 'idare ettiği' geçen senenin tek kanatlı Galatasaray'ı için Keita tam bir nokta transfer. Gerektiğinde Baros'un yanında ikinci santrafor olarak oynayabilecek olması da Ümit Karan’sız ve eski formundan çok uzak Nonda'lı Galatasaray için çok önemli.


Kadrodaki değişikliklerin ve soru işaretlerinin sonuncusu (ve belki de Galatasaray’ın bu sene ne yapıp ne yapamayacağını belirleyecek olanı) sanırım Arda Turan'ın 'forma numarasının emrettiği' yeni pozisyonu ve bu rolde göstereceği performanstır. Arda'nın gerçek mevkiinde oynayıp Kewell'ın Baros'un arkasında oynaması da elbette olası ve bu ikiliden herhangi birisi Lincoln'ün 'canı istediğinde' gösterdiği etkinliğe yakın bir etkinliği istikrarlı olarak gösterebilirse, Galatasaray geçen sene (sezon bir faciaya dönüşmeden önce) özellikle Avrupa maçlarında sergilediği futbol seviyesine yaklaşabilir. Aksi takdirde bu kadro ligdeki şampiyonluk mücadelesi için yeterli olsa da, UEFA Avrupa Ligi yeni bir hayal kırıklığı olacaktır.

Yorumlar