Şu Bizim Çingene...



Türkiye kariyerine bir süper kupa, bir şampiyonlar ligi çeyrek finali, iki şampiyonluk (biri Galatasaray'da, biri de Beşiktaş'ta olmak üzere) sığdırmış bir teknik direktöre "Çingene" lakabını henüz Türkiye basınının objektiflerine ilk malzeme olduğu anda takmıştık zaten biz. Ne de olsa kendisi 'minibüs şöförü'ne, tercümanı da 'muavin'e benziyordu. Kariyerinde de hiçbir başarısı yoktu zaten; Hagi'yi milli takıma ilk çağırıp bir anlamda keşfeden adam muhtemelen bir başkasıydı; İtalyan devi Inter'i çalıştırıp kısa görev süresine rağmen bir de Uefa kupası hediye etmiş teknik direktör de elbette bu 'çingene kılıklı' adam olamazdı…


Sonralarında Luce ne kazansa ya 'takımı aslında Popescu yönetiyor'du, ya da 'ama çok sıkıcı futbol oynatıyor'du. Türk futbol tarihinde kendisinden sonra tek bir kez tekrar edilmiş ve daha iyisinin yapılması şu an hayal gibi gözüken şampiyonlar ligi çeyrek finali ve şu an hayal bile edilemeyen süper kupa şampiyonluğu anlı şanlı bir tarihe (!) sahip Türk futbolseverlerine yetmiyordu, yetemiyordu.

İşte şu bizim 'çingene', dün akşam tarihinin en büyük başarılarının altına çoktan imzasını attığı Shaktar Donetsk'le bir de Uefa kupası kazandı. Almanya'nın çok gol atıp çok da gol yemesiyle ünlü ekibi Werder Bremen'i kendi sıkıcı(!) futbol'una razı olmak zorunda bıraktı, Pyatov'un hatası olmasa maçı tipik Lucescu skoruyla 1-0 bitirecekti; öyle olmadı, daha da keyiflisi oldu, Avrupa’nın iki numaralı kupası bir uzatma golüyle Ukrayna'nın yolunu tuttu.

Bu 'manav kılıklı' adam bizim futbol ulemalarından daha iyi biliyor olacak değil ya; sanırım bu sefer de takımı 'aslında Srna yönetiyor'du...

Yorumlar